Kas 01, 2021
Ana-babanın küçüğün menfaatini sağlama yükümlülüğünü ve bu yükümlülüğü yerine getirmek için kullanacağı hakları ihtiva eden kurum, velâyettir. Velâyetin zaman itibarıyla sınırını, esas itibarıyla küçüğün bu sıfatının sona ermesi oluşturur. Buna göre kural olarak küçüğün ergin olması, ana-babanın küçüğün korunmasına ilişkin yükümlülüklerinin de son bulduğu anlamına gelir. Bunun istisnası, ergin çocuğun kısıtlanması durumudur. MK m.335/II hükmü, ergin olmayan çocuğun ana ve babasının velâyetinde olduğuna ve yasal sebep olmadıkça onlardan alınamayacağına dair birinci fıkranın hemen ardından; "Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar." şeklindeki tek cümle ile, ergin kısıtlı üzerinde tesis edilmesi gereken vesayetin alternatifini belirlemiştir.
MK m.335/II, "Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar". Aynı esas MK m.419/III´te "Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılır." hükmüyle ifade edilmiştir. Buna göre kural olarak haklarında kısıtlama kararı alınmış ergin çocuklar, kendilerine bir vasi atanması yerine, ana ve babalarının velâyeti altında bırakılırlar. Hâkimin bu hüküm doğrultusunda vereceği kararla, ana ve babanın, esas itibarıyla çocuğun erginlik yaşına ulaşması ile son bulması gereken velâyet hakları, erginlikten sonraki zaman dilimine sarkmış, bir anlamda uzatılmış olmaktadır. Böylece "uzatılmış velâyet", erginlik yaşını tamamlamış, ancak haklarında kısıtlama kararı verilmiş olan kimseler bakımından, MK m.335/II ve m.419/III hükümlerine dayalı olarak hâkim tarafından verilecek bir karar gereğince, ana ve babalarının velâyet haklarının devam etmesidir.
ERKEN KISITLI
Ana ve babası sağ oldukça veya velâyet bunların her ikisinden de kaldırılmış olmadıkça küçük zaten velâyet altındadır. Ana ve babanın ölmüş olmaları ya da velâyetin bunlardan kaldırılmış olması durumunda da, küçük vesayet altına alınarak kendisine bir vasi tayin edilir (MK m.404/I). Fakat bu, kısıtlama değildir. Küçüğün kısıtlanması, MK m.419/II hükmüne dayanan istisnai bir durumdur.
ERGİN KISITLI
Uzatılmış velâyet, esas itibarıyla hakkında kısıtlılık kararı alınmış ergin kimseler için söz konusudur20. Bu durum, konuyu düzenleyen MK m.335/II ve 419/III hükümlerinde "kısıtlanan ergin çocuk" şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Erginlik, kural olarak erginlik yaşı olan 18 yaşın tamamlanması ile kazanılır (MK m.11/I). Bununla birlikte bir kimsenin mahkeme kararıyla (MK m.12) ya da evlenme yoluyla (MK m.11/II) erginliğini elde etmesi de mümkündür. Her ne şekilde olursa olsun erginliğe ulaşmış olan kimse, hakkında kısıtlama kararı verilmesiyle "ergin kısıtlı" olur.
Ergin kısıtlının, ana ve babasının uzatılmış velâyeti altına konulabilmesi için, kısıtlama kararının verildiği an itibarıyla onların velâyeti altında olması zorunlu değildir. Bir süre tam fiil ehliyetine sahip olarak yaşadıktan sonra ortaya çıkan kısıtlama sebebi 6.01.2021 16:47 Sayfa 8 / 53 dolayısıyla fiil ehliyetini kaybetmiş bir kimse için de, vesayet tesisi yerine velâyetin uzatılması tercih edilerek, bu yönde hüküm verilebilir.
UZATILMIŞ VELAYETİN ŞARTLARI
Hüküm uyarınca, velâyetin uzatılması için, öncelikle ana ve babanın velâyeti altında bırakılacak ergin hakkında bir kısıtlama kararı alınmış olması gerekir. İkinci şart, ergin kısıtlının ana ve babasından en az birinin sağ ve velâyeti yürütmeye elverişli olmasıdır. Nihayet ergin kısıtlı üzerindeki velâyet hakkı, küçük üzerindeki velâyetten farklı olarak kanundan değil, mahkeme kararından doğar; dolayısıyla vesayet makamı kısıtlanana vasi atamak yerine onu velâyet altına bırakmaya karar vermiş olmalıdır.
- KISITLILIK
Uzatılmış velâyet, ancak hakkında kısıtlama kararı alınmış erginler için söz konusu olabilir. Kısıtlanan henüz erginlik yaşını tamamlamamış bir kimse olsa bile, kısıtlama kararı erginlikten sonra hüküm ve sonuçlarını doğurur. Bu sebeple, kısıtlanan küçük de erginliğini kazanıncaya kadar ana ve babasının normal velâyeti altında kalmaya devam eder. Erginliğini kazandıktan sonra ise hakkında verilmiş olan ve velâyetin uzatılmasını da hükme bağlayan mahkeme kararı gereğince "ergin kısıtlı" sıfatıyla uzatılmış velâyete tabi olur. Kısıtlama kararı, ancak kanunda sınırlı olarak sayılmış bulunan kısıtlama sebeplerinden birinin varlığı halinde verilebilir. Sayılan sebeplerin dışında kalan bir sebebe dayanılarak bir kimsenin kısıtlanması mümkün değildir.
Kısıtlılık sebepleri; akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet ve yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemeyen ergin kimsenin talebi olarak sıralanabilir (MK m.405-408). Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı durumunda kısıtlama için, kişinin işlerini göremiyor olması veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekmesi ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokması gerekir (MK m.405). Bir kimsenin savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya kötü yönetim sebebiyle kısıtlanması da kişinin, sayılan sebeplerle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürmek tehlikesine yol açmasına, bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olmasına ya da başkalarının güvenliğini tehdit etmesine bağlıdır (MK m.406).
Kısıtlama kararının verilmesinde yetki ve görev, kısıtlanacak kimsenin yerleşim yerinin bulunduğu yer vesayet dairelerine aittir (MK m.411). Kısıtlamaya veya vasi atanmasına ya da kısıtlananın velâyet altında bırakılmış olması halinde buna ilişkin karar, kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan edilir (MK m.421/II)
- ANA VE BABADAN EN AZ BİRİNİN SAĞ OLMASI
Ergin kısıtlının velâyet altında bırakılabilmesi için ana ve babasından en az birinin sağ olması zorunludur. Kısıtlının evlat edinilmiş olduğu hallerde ana ve babaya ait tüm haklar evlat edinene geçeceğinden, evlat edinenlerden en az birinin veya duruma göre tek başına evlat edinenin sağ olması gerekir. Ana ve babadan en az birinin sağ olması, velâyetin uzatılmasının olmazsa olmaz şartıdır.
Kanundan doğan velâyet hakkı bir mahkeme kararıyla kendisinden kaldırılmış olan ana veya baba, başka bir mahkeme kararıyla velâyeti, ergin çocuğu üzerinde yeniden kazanabilir. Mesela boşanma sebebiyle velâyet kendisinden alınıp diğer tarafa verilmiş olan ana veya baba, çocuğun "ergin kısıtlı" olmasından sonra diğer tarafın ölümü durumunda, mahkemenin velâyeti kendisine vermesiyle, tek başına, uzatılmış velâyet hakkının sahibi olabilir.
- ANA VE BABANIN VELÂYETE ELVERİŞLİLİĞİ
Velâyetin kaldırılması sebepleri MK m.348´te düzenlenmiştir. Buna göre velâyetin kaldırılabilmesi ancak iki durumda mümkün olabilir. Bunlardan birincisi, ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, özürlü olması, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velâyet görevini gereği gibi yerine getirememesidir. Velâyetin kaldırılabileceği ikinci durum ise, ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi, ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklamasıdır. Ana ve babadan velâyetin kaldırılmış olması, kural olarak ergin kısıtlının ana ve babasının velâyeti altına konulmasına engel değildir. Bununla birlikte, uzatma kararı verecek hâkimin, velâyetin kaldırılması sebeplerinden birinin halen bulunduğu durumlarda, velâyete elverişsiz oldukları gerekçesiyle, ana ve babaya uzatılmış velâyet hakkını tanımaması gerekir.
A) Ana ve Babanın Fiil Ehliyeti Bakımından Durumu
Kısıtlanmış ergin çocukları üzerinde velâyet hakkına sahip olabilmeleri için ana ve babanın ergin olmaları, ayırt etme gücüne sahip bulunmaları ve kısıtlı olmamaları gereklidir. MK m.336 hükmü uyarınca, evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. Ana ve babadan biri ayırt etme gücünü kaybeder, kısıtlanır, ölür veya hakkında gaiplik kararı verilirse, velâyet hakkı tek başına diğerine ait olur. Boşanma durumunda da çocuk taraflardan hangisine bırakılmışsa, velâyet hakkı o tarafındır, diğerinin çocuk üzerindeki velâyeti sona erer.
B) Ana ve Babanın Fizikî ve Psikolojik Durumu
Hâkimin, ergin kısıtlı hakkında vesayet tesisi ile velâyetin uzatılması arasında bir tercih yapması gerekir. Böyle bir durumda hâkim, konuyu değerlendirirken, ana ve babanın velâyetin uzatılmasını talep ettikleri an itibarıyla ve daha sonrası için de velâyetin gerekliliklerini yerine getirip getiremeyeceklerinin incelenmesi zorunludur. Bu husus iki farklı açıdan değerlendirilebilir. Bunlardan birincisi ana ve babanın yaşıdır. Kural olarak yaş, tek başına velâyetin uzatılması talebinin reddi için yeterli sebep oluşturmaz.
Ana ve babanın sağlık durumları, ergin kısıtlının uzatılmış velâyet altına konulması kararının verilmesinde ikinci önemli ölçüttür. Ana ve baba, evlilik birliği içerisinde, kısıtlanan ergin çocukla aynı evde yaşadıkları takdirde, bunlardan birinin sağlığının bozuk olması, velâyetin yalnızca diğer eş bakımından uzatılmasını gerektirmez. Ancak ana ve babanın sağlık durumları önemli ölçüde kötü olduğu takdirde, velâyetin uzatılması, uzun vadede kısıtlı erginin menfaatlerine zarar verebilir. Bu durumda, vesayet tesisi ile kısıtlıya bir vasi tayininin daha isabetli olacağı açıktır. Velâyetin icrasının, meselâ bir hastalık sebebiyle, geçici olarak mümkün olamayacağı durumlar bakımından da, kısıtlının menfaati esas alınmalı ve derhal vesayet tesisi yoluna gitmek yerine, velâyetin uzatılarak gerektiğinde kısıtlıya kayyım tayin edilmesi gibi geçici bir çözüm düşünülmelidir.
C) Ana ve Baba ile Ergin Kısıtlı Arasındaki İlişkinin Niteliği
Velâyetin uzatılabilmesi için, ana ve baba ile ergin kısıtlı arasında, karşılıklı güvene dayanan, olumlu bir ilişkinin bulunması zorunludur. Esasen kısıtlı erginin vesayet yerine uzatılmış velâyet altına konulmasının en temel sebebi, ana ve baba ile aralarındaki bu ilişki sayesinde menfaatlerinin çok daha iyi korunabileceğinin ve muhtaç olduğu bakım ve özene ana ve babasının velâyeti altında kavuşabileceğinin düşünülmüş olmasıdır.
Ana ve baba ile ergin kısıtlı arasında, velâyetin uzatılmasını haklı gösterecek derecede yakın bir ilişkinin varlığına işaret eden en açık durum, ergin kısıtlının hali hazırda ana ve babası ile birlikte yaşıyor olmasıdır. Kısıtlının bakım ihtiyacının devam eden aile düzeni içinde, ana ve babası ile arasındaki tabii ilişki çerçevesinde karşılanabilmesi, hâkimin takdir yetkisini uzatılmış velâyet lehine kullanması için yeterli sebep teşkil eder. Bununla birlikte, özellikle bakımevlerinde veya tedavi merkezlerinde bulunan kısıtlanmış ergin çocuklarla ana ve babaları arasında da, fizikî birliktelik bulunmasa da, manevî bir yakınlığın söz konusu olabileceği ve bu manevî yakınlığa dayanılarak velâyetin uzatılması yönünde hüküm verilebileceği tartışmasızdır.
Ana ve baba ile çocuk arasındaki ilişkinin zayıflamış olduğu durumlarda da hâkim, velâyetin uzatılmasına karar vermek yerine ergin kısıtlıya vasi atamak yoluna gidebilir. Çocuğun erginliğini kazanıp üzerindeki velâyet hakkının son bulmasından uzun bir süre sonra ortaya çıkan kısıtlılık sebepleri bakımından, ebeveyn-çocuk ilişkisinin özenle değerlendirilmesi gerekir. Çocuğun evlenmiş olması da, ana ve babası ile ilişkilerinin zayıflamış olduğuna işaret eden bir durum olarak dikkate alınmalıdır.
- VESAYET MAKAMININ KARARI
Ergin kısıtlının velâyet altında bırakılması hakkındaki MK m.335/II hükmü kesindir. Buna rağmen, ana ve babanın velâyet hakkının devamı, buna ilişkin bir mahkeme kararının varlığını gerektirir. Vesayet makamının velâyetin uzatılmasına ilişkin kararı olmadıkça, ana ve babanın, tüm şartları taşısalar da, kanundan dolayı -kendiliğinden- ergin kısıtlı üzerinde velâyet hakkına sahip olmaları mümkün değildir. Hâkim de, her ne kadar kısıtlanan ergin çocukların vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılmaları kural ise de, kısıtlanan kimseyi ana ve babasının velâyeti altında bırakacaksa, kararında bunu açıkça belirtmek zorundadır.
Velâyetin uzatılması kararını vermeye yetkili makam, vesayet makamıdır. Kanunun vesayet dairelerine ilişkin düzenlemesi, vesayet makamı olarak sulh hukuk mahkemesini göstermektedir (MK m.397/II). Böylece velâyetin uzatılması kararını verecek olan mahkeme, kısıtlının yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesidir (MK m.411)
Vesayet makamının kararı, takdire bağlı bir karardır. Buradaki takdir yetkisi, öncelikle mahkemenin vasi adaylarını ve velâyetin uzatılması bakımından da ana ve babanın durumunu araştırması hususundadır. Hâkim, yapacağı değerlendirmenin sonucunda, ergin kısıtlının menfaati doğrultusunda, vesayet tesisi ve velâyetin uzatılması seçeneklerinin her ikisine de eşit mesafede kaldığı takdirde, kanun gereği velâyetin uzatılmasını tercih etmek zorundadır. Böylece hâkimin takdir yetkisi, ergin kısıtlının ana ve babasının velâyeti altında bırakılacağı hükmü ile sınırlandırılmış bulunmaktadır59. Bununla birlikte, ana ve baba ile ergin kısıtlı arasında bir menfaat çatışmasının varlığı, ergin kısıtlıya ait önemli bir malvarlığının bulunması ya da ana ve babanın ergin kısıtlıya ait malvarlığının yönetimine ilişkin faaliyetlerinin yakından denetlenmesi zorunluluğu, velâyetin uzatılması yerine vesayet tesisi yoluna gidilmesini gerektiren durumlardır.
Ergin kısıtlının menfaati gerektirdiği takdirde vesayet makamınca verilmiş olan karar, yine vesayet makamı tarafından değiştirilerek sonradan velâyetin uzatılması yönünde hüküm tesis edilebilir veya velâyet hakkı eşlerden yalnızca birinde bırakılabilir ya da diğer eşe verilebilir. Vesayet makamının, duruma göre, velâyetin uzatılması kararını yeniden değerlendirerek, ergin kısıtlı hakkında vesayet tesisi ile ona bir vasi atanmasına karar vermesi de her zaman mümkündür.
Hâkim, kısıtlı kişinin velâyet altında bırakılması yerine vesayet altına alınmasına karar verdiği takdirde, "vasi atanmasının kanuna aykırı olduğu" gerekçesine dayanılarak mahkemenin bu kararına itiraz edilebilir.(MK m.422/II)
Ana ve babanın velâyetin uzatılması ve velâyetten doğacak yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususundaki isteksizlikleri, ergin kısıtlı ile aralarında velâyetin uzatılmasına dayanak teşkil edecek bir ilişkinin bulunmadığına işaret eder. Böyle bir durum, velâyetin uzatılması yerine ergin kısıtlıya bir vasi atanması için yeterli sebeptir. Korunmaya muhtaç durumdaki kısıtlı çocuğun, yükümlülüklerini yerine getirmeyeceği açık ana ve babanın velâyeti altında bırakılması, kısıtlının üstün yararı ile de bağdaşmaz. Böylece hâkimin, ana ve babanın velâyetin icrasına elverişliliğini değerlendirirken, kısıtlanmış ergin çocukları üzerinde velâyet haklarının devamına istekli olup olmadıklarını tespit ederek buna göre hüküm vermesi gerekir.
- UZATILMIŞ VELAYETİN HÜKÜMLERİ
Uzatılmış velâyet, küçük üzerindeki velâyetten farklıdır. Ana ve babanın küçük üzerinde sahip olduğu hak ve yükümlülüklerin, velâyetin uzatılması ile ergin kısıtlı üzerinde de aynen devam etmesi beklenemez. Bu sebeple küçük üzerindeki velâyete ilişkin hükümlerden hangilerinin ergin kısıtlı bakımından uygulanabileceğinin münferiden incelenerek tespiti gerekir.
A) ERGİN KISITLININ BAKIMI VE EĞİTİMİ
Küçük üzerindeki velâyet hakkı, ana ve babanın çocuğun bakımı ve eğitimi konusunda onun menfaatlerini göz önünde tutarak gerekli kararları alıp uygulamalarını gerektirir. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar, önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar (MK m.339). Bu hususlar kural olarak ergin kısıtlı üzerindeki velâyet bakımından da geçerlidir.
Kısıtlının, özellikle bakımına ilişkin tedbirlerin alınması yetkisinin, ana ve babaya ait olması tabiidir. Bu kapsamda ana ve baba bir taraftan velâyetleri altındaki kısıtlı çocuklarına muhtaç olduğu yakınlığı, şefkat ve ilgiyi göstermek, diğer taraftan da özellikle fizikî ve zihnî engelli kısıtlıya, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve mesleki bir eğitim sağlamak zorundadırlar (MK m.340/II)
Ana ve babanın eğitimi devam eden ergin çocuğa, durum ve şartlara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar bakmakla yükümlü olduklarını hükme bağlayan MK m.328/II hükmü, uzatılmış velâyet altındaki ergin kısıtlı bakımından da geçerlidir. Böylece uzatılmış velâyet hakkına sahip ana ve baba, kısıtlanmış ergin çocuklarına, esasen velâyetin uzatılmasından ve çocuğun kısıtlanmasından bağımsız olarak, eğitimi sona erinceye kadar bakmakla yükümlüdürler.
Çocuğun dinî eğitimini belirleme hakkı da ana ve babaya aittir (MK m.341). Bu hükmün uzatılmış velâyet altındaki ergin kısıtlı bakımından uygulanabilirliği değerlendirilirken, aynı maddenin üçüncü fıkrası hükmü göz önünde bulundurulmalıdır. Buna göre ergin, dinini seçmekte özgürdür. Böylece uzatılmış velâyet altındaki ergin kısıtlının ayırt etme gücüne sahip olması halinde, ana ve babanın, kısıtlanmış ergin çocuklarının dinî eğitimine müdahale edemeyeceklerinin kabulü gerekir.
B) ERGİN KISITLININ NAFAKA TALEBİ
Ana ve babanın çocuğa karşı nafaka yükümlülükleri, üç ayrı başlık altında ele alınmalıdır.
İŞTİRAK NAFAKASI |
BAKIM NAFAKASI |
YARDIM NAFAKASI |
MK m.182/II hükmü uyarınca, boşanma sonucunda velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. İştirak nafakası, kural olarak ergin olmayan çocuklar için öngörülmüştür. |
İştirak nafakasında olduğu gibi velâyet hakkından bağımsız olan ve "bakım nafakası" olarak isimlendirilen bu yükümlülük, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanmasını gerektirir. Ana ve babanın MK m.327´den kaynaklanan bakım borcu da çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (MK m.328/I). |
Ana ve babanın uzatılmış velâyetleri altındaki kısıtlı çocuklarına karşı özel bir nafaka yükümlülükleri yoktur. Ana ve babanın MK m.364 gereği ödemekle yükümlü oldukları "yardım" nafakası ise, her zaman talep edilebilecek bir nafakadır. Ergin kısıtlı, esasen uzatılmış velâyetten bağımsız olarak, ana ve babasının, kendisine geçimini temin edecek bir miktar nafaka ödemesini her zaman talep edebilir. Ana ve baba da kısıtlanmış ergin çocukları yoksulluk haline düştüğü takdirde, onun geçimini sağlamakla yükümlüdürler. |
C) ERGİN KISITLININ TEMSİLİ
Fiil ehliyeti bakımından ergin kısıtlı, kısıtlama sebebine bağlı olarak ya tam ehliyetsiz veya sınırlı ehliyetsiz durumundadır. Kural olarak ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hiçbir hukukî sonuç doğurmaz (MK m.15). Ayırt etme gücüne sahip olan kısıtlılar ise yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça kendi işlemleriyle borç altına giremezler (MK m.16/I). Ergin kısıtlı uzatılmış velâyet altına konulduğu takdirde ana ve babanın, onun yasal temsilcisi olacağı açıktır.Uzatılmış velâyet hakkına sahip ana ve babanın MK m.462 ve m.463´te sayılan işlemler bakımından vesayet ve denetim makamının iznine ihtiyacı yoktur.
Velâyetten doğan temsil yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin diğer hükümler, uzatılmış velâyet bakımından aynen geçerlidir. Buna göre ana ve babanın bağımsız olarak kullandığı temsil yetkisi, çocuk adına kişiye sıkı sıkıya bağlı işlemleri yapma yetkisini kapsamaz. Temsil yetkisinin kullanılmasında çocuğun menfaati esastır. Ana ve baba çocuğun şahsına özen göstermek, mallarını yönetmek amacıyla temsil yetkisine sahiptirler. Velâyetten doğan temsil yetkisi, ana ve baba ile çocuk arasında yapılan işlemler ve çocuğun üçüncü kişilerle ana ve babası yararına yaptığı işlemler yönünden de sınırlandırılmıştır (MK m.345). Bu sınırlamaların yanı sıra ana ve baba çocuk adına, çocuğun mallarıyla ilgili olarak bağış veya kefalet sözleşmesi yapamaz, çocuğun mallarını vakfedemez ve çocuk aleyhine rekabet yasağını kabul edemezler. Ana ve baba ile çocuk arasındaki bir hukukî işlemde menfaat çatışması söz konusu olduğu takdirde de ana ve babanın temsil yetkisi kendiliğinden sona erer (MK m.345).
D) ERGİN KISITLININ MALVARLIĞI ÜZERİNDEKİ YETKİLER
Kısıtlanmış olan ve vesayet altına konulmayan ergin çocuğun malları üzerinde, ana ve babanın yönetim hakkı vardır. Bu durumda uzatılmış velâyet hakkına sahip olan ana ve baba, velâyetleri altındaki ergin çocuğun mallarını yönetirken vesayet ve denetim makamlarının iznine ve onayına da muhtaç değildirler. Yönetim hakkının gereği gibi kullanılmaması, ana ve babanın malların yönetiminde yeterince özen göstermemeleri halinde hâkim, malların korunması için uygun önlemleri alır. Bu çerçevede olmak üzere, hâkimin malların yönetimi konusunda talimat vermesi, belirli zamanlarda bilgi ve hesap istemesi, malların tevdi edilmesine veya güvence gösterilmesine hükmetmesi mümkündür (MK m.360). Çocuk mallarının tehlikeye düşmesinin başka bir şekilde önlenemediği durumlarda, hâkimin yönetimin ana ve babadan alınarak bir kayyıma devrine karar verebileceğine ilişkin MK m.361 hükmü de uzatılmış velâyet bakımından uygulanabilir.
Ana ve babanın öncelikle çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için, hakkaniyete uyduğu ölçüde de aile ihtiyaçlarını karşılamak üzere çocuk mallarının gelirlerini sarf edebileceklerini düzenleyen MK m.355 hükmü ile sermaye biçimindeki ödemeler, tazminatlar ve benzeri edimlerin çocuğun bakımı için kısmen kullanılabileceğine ilişkin MK m.356 hükmü, uzatılmış velâyet bakımından da geçerlidir.
Ana ve babanın, uzatılmış velâyetleri altına konulan ergin kısıtlının mallarını kullanma hakkına sahip olup olmadıklarının tespitinde, iki hususun dikkate alınması gerekir. Birinci olarak çocuk mallarını kullanma hakkı, aile dayanışması fikrinin bir tezahürü olarak ana ve babaya tanınmıştır; bir bakıma, onların çocuğun bakım ve eğitim giderlerini yüklenmelerinin, çocuk mallarını yönetmelerinin karşılığını oluşturur. İkincisi, kısıtlanmış ergin çocukları üzerinde uzatılmış velâyet hakkına sahip olan ana ve baba, halen kısıtlının mallarını idare etmektedirler.
E) Ergin Kısıtlının Yerleşim Yeri
Yasal yerleşim yerini düzenleyen MK m.21´e göre; velâyet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının, ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yeri ise bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerdir.
Kısıtlı üzerindeki velâyet, ana ve babanın şahsında doğmayıp, kanundan dolayı onlara verilen bir haktır. Bu sebeple bu hak, vesayet hukukuna ilişkin bir tedbir niteliği taşır. Bununla birlikte uzatılmış velâyet altındaki kısıtlının yerleşim yerinin ana ve babasının yerleşim yeri olduğunu kabul etmek gerekir. MK m.412/I hükmü uyarınca vesayet altındaki kişi, vesayet makamının izni olmadıkça yerleşim yerini değiştiremez. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi, MK m.462´nin son bendinde de, vesayet makamından izin alınması gereken hallerden biri olarak sayılmıştır. Velâyet altındaki ergin kısıtlı, ana ve babası ile aynı yerleşim yerini paylaşmakta olduğundan, onların yerleşim yerini değiştirmeleri, zorunlu olarak ergin kısıtlının yerleşim yerinin de değişmesi sonucunu doğuracaktır. Bu noktada ergin kısıtlının yerleşim yerini değiştirmek için vesayet makamının iznini aramak, ana ve babayı, yerleşim yerlerini değiştirirken vesayet makamının iznine tabi tutmak anlamına gelir. Dolayısıyla her iki hükmün de uzatılmış velâyet altındaki ergin kısıtlının yerleşim yeri hakkında uygulanması mümkün değildir.
- UZATILMIŞ VELAYETİN SONA ERMESİ
Velâyet hakkına sahip ana ve babanın ölümü, hakkında gaiplik kararı verilmesi ve kısıtlanması, uzatılmış velâyeti de sona erdiren genel sebeplerdir. Boşanma veya evliliğin butlanı halinde, ergin kısıtlı üzerinde her iki eşe birlikte tanınan uzatılmış velâyet hakkının yeniden değerlendirilmesi gerekir. Aralarında evlilik ilişkisi bulunmayan eşlerin, velâyeti birlikte yürütmeleri mümkün değildir. Bu sebeple, hâkim, duruma göre ergin kısıtlının eşlerden birinin velâyeti altında bırakılmasına veya vesayet tesisi ile ergin kısıtlıya bir vasi atanmasına karar verebilir.
Velâyet hakkının mahkeme kararıyla ana ve babadan alınmasını gerektiren sebeplerden biri söz konusu olduğu takdirde vesayet makamı, uzatılmış velâyetin kaldırılmasına karar verebilir. Ana ve babanın ergin kısıtlı üzerindeki velâyeti yürütebilecek durumda olup olmadıkları velâyetin uzatılması kararının verilmesi sırasında incelendiğinden, uzatılmış velâyetin kaldırılmasına yol açacak sebeplerin, uzatmaya ilişkin kararın verilmesinden sonra ortaya çıkmış sebepler olması muhtemeldir. Sonradan meydana gelen ağır bir hastalık, sakatlık hali, aşırı alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı gibi bir sebeple ana ve baba velâyeti icrada yetersiz duruma düştükleri takdirde (MK m.348/I-1), uzatılmış velâyetin bunlardan birinden veya duruma göre her ikisinden kaldırılarak ergin kısıtlıya bir vasi atanması gerekir. Ana ve babanın kısıtlıya yeterli ilgiyi göstermemesi, yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması halinde de durum aynıdır (MK m.348/I-2)
Kısıtlama sebebinin ortadan kalkması dolayısıyla kısıtlılık halinin kaldırılması, uzatılmış velâyet altındaki kimsenin fiil ehliyetine kavuşması sonucunu doğurur. Böylece ana ve babanın ergin kısıtlı üzerindeki uzatılmış velâyet hakları da son bulur. Kısıtlanan ergin çocuğun ölümü ya da gaipliğine karar verilmesi uzatılmış velâyeti sona erdirir. Uzatılmış velâyetin sona ermesiyle ana ve babanın kısıtlanmış ergin çocukları üzerinde sahip oldukları hak ve yükümlülükler de son bulur. Bu kapsamda olmak üzere çocuk malları üzerindeki yönetim yetkisi de ortadan kalkar. Böylece ana ve baba çocuğun mallarını hesabıyla birlikte duruma göre ergin çocuğa, vasisine veya kayyıma devrederler (MK m.362). Ana ve baba, çocuk mallarının geri verilmesinde vekil gibi sorumludurlar (MK m.363).
Yrd. Doç. Dr. Dilşad KESKİN’in “Ergin Kısıtlı Üzerindeki Velâyet Hakkı (Uzatılmış Velâyet)” adlı makalesinden alınmıştır.
Size ulaşabilmemiz için lütfen aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurun.